Milletimiz Neye Göre Karar Verecek?

Milletimiz Neye Göre Karar Verecek?

Ne zaman, nerede hatta nasıl başlayacağı konusunda seçme hakkı bulunmayan insan, hayatının hemen her döneminde daha iddialı bir söylemle hemen her anında, ölümle son bulacak yolculuğuna seçimleriyle yön verir. Eşini, işini, dostunu hatta aşını akıl, duygu, sezgi, bilgi ve bilinçleriyle belirler. Çocukluğunda hesap verme korkusu olmadan oyununu, oyuncağını, oyun arkadaşını tercih eden insan; gençlik döneminde hem hesap sormanın güvenini hem de hesap verecek olmanın kaygısını aynı anda hissetmeye başlar. Olgunlaştığında ise artık o güne kadar yaptığı tercihlerin iç hesaplaşmasını yapmakla meşgul olur. Soyut insan kavramı üzerinden kolayca yapılan bu değerlendirme, insanın üstlenebileceği sıfatlarla somutlaşınca, seçimler ve tercihler daha da zor bir hal alır.
Demokrasiye ve seçimlere dair bu yalın ifadeler, hiç şüphesiz her şeyin olağan olduğu, hiçbir sürecim manipüle edilmediği ve kollektif iradenin şu veya bu şekilde ikrah altına alınmadığı zeminler için geçerlidir. Adına demokrasi denilen, cumhuriyet diye yutturulmaya çalışılan onca rejimin halen hüküm sürdüğü günümüz dünyasında bu yalın ifadelerle tanımlanabilecek demokrasilere, demokrasi kültürüne örnek bulmak çok da kolay değildir. Savaşla, kanla, tankla demokrasiyle tanıştırılmak istenen millet ya da devletlerin olduğu bu dönemde, belki de demokrasinin yeni baştan tanımlanması gerekiyor. “Siz açık oy verin, biz sayımı gizli yaparız” söyleminin demokratik bir tavır olarak pazarlandığı zamanların yaşandığı bu coğrafyada demokrasiyi var etmek, demokrasiye derinlik kazandırmak hiç kolay değildir. “Çobanın oyu ile benim oyum aynı değere sahip olmamalı” sözünün bilimsel zeminlerde dahi tartışıldığı bir alanda seçmen olmak, seçilmek istenmek ve bu yolla demokrasiye yön vermek için kararlı olmak yetmez, adanmış olmak da gerekir.
Şimdi partilerin milletvekili adayları açıklandı, millet, 12 Haziran 2011 seçimlerinde verdiği oyla yeni Meclisi oluşturacak. Şimdi, seçilmek isteyenler “iktidar olmalıyım” diyenler yol ayrımındalar. Ya, milletin talimatını görev kabul edecekler ya da millete kulaklarını tıkayacaklar. Millet'te tereddüt yok. Demokrasi istiyor. Özgürlük istiyor. Demokrasi ve özgürlükleri hayata geçirecek yeni Anayasa istiyor. Bu noktada kim “ben varım” derse, millet de “sen olmalısın” diyecek. Bu yönüyle, 12 Haziran, sadece “seçim” günü değildir, yönünü millete dönemeyenler için “ayıklanma” günüdür.

Ali İhsan Güçlü