O aydınlık istikamet bizim de istikametimizdir
Başbakan Erdoğan, Mevlana'nın 736. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Etkinlikleri çerçevesinde Mevlana Kültür Merkezi'nde katıldığı Şeb-i Arus törenlerinde konuştu. Başbakan Erdoğan, Mevlana'nın sözlerinden örnekler verdi.
Başbakan Erdoğan, Mevlana'nın 736. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Etkinlikleri çerçevesinde Mevlana Kültür Merkezi'nde katıldığı Şeb-i Arus törenlerinde konuştu. Başbakan Erdoğan, Mevlana'nın sözlerinden örnekler verdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Burada (Konya) Mevlana'nın hakikate, hakkaniyete, adalete çağıran, bunun için bir ney gibi inleyen merhametli sesi duyulur. Biz, bizi ebediyete çağıran o sese kulak vererek millet olduk, o sese gönül vererek çokluk içinde, farklılık içinde birliğin ruhuna erdik'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Mevlana'nın 736. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Etkinlikleri çerçevesinde Mevlana Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen Şeb-i Arus törenine katıldı.
Burada yaptığı konuşmaya, ''Mevlana Hazretlerinin aziz gönüldaşları, sevgili kardeşlerim'' sözleriyle başlayan Erdoğan, bu gecenin, Şeb-i Arus, yani vuslat gecesi olduğunu söyledi.
Bu gecenin, ''Hazreti Mevlana'nın Hakka yürüdüğü, ebedi sevgiliye kavuştuğu gece olduğunu'' kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
''736 yıl sonra böyle manidar bir gecede, aşk diyarı Konya'da, Hazreti Mevlana'nın manevi huzurunda olmanın heyecanını yaşıyoruz. Sekiz asırdan beri görkemli nazarı bu topraklar üzerinde olan, ışığı bu kubbeyi, Anadolu'yu ve Rumeli'yi aydınlatan Mevlana'yı ve büyük mirasını hürmetle yad ediyoruz.
Bu müstesna gecede, gönlüyle burada olan bütün milletimizi, bütün misafirlerimizi aşkla, sevgiyle selamlıyorum.
Bugün güzel bir tevafuku da yaşıyor, 736. Vuslat Yıl Dönümü'nü, hicri yılbaşında, hicri 1431 yılının, Muharrem ayının ilk gününde idrak ediyoruz. Yeni hicri yılı da kutluyor, tüm insanlığa barış ve huzur getirmesini temenni ediyorum''
-''O AYDINLIK İSTİKAMET BİZİM DE İSTİKAMETİMİZDİR''-
Alimlerin, ariflerin ve bilginlerin izini sürmenin, ebedi hakikatin peşinden gitmek ve ebedi hakikatin izini sürmek olduğunu vurgulayan Erdoğan, alimlerin, ezeli ve ebedi hakikatlerin ve hakikat önderlerinin varisleri olduğunu dile getirdi ve onların, kendilerine tabi olanları doğru menzile götüren, doğru yolun kılavuzları olduklarını ifade etti.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Ne mutlu bize ki alimin mürekkebini şehidin kanı kadar aziz bilen bir medeniyetin mensuplarıyız. Ne mutlu bize ki Mevlana'nın aşk dolu, sevgi dolu gönlüyle aydınlattığı o yol bugün bizim de yolumuzdur ve o aydınlık istikamet bizim de istikametimizdir.
O Mevlana ki yolunu ve kılavuzunu 'ben Hazreti Muhammedi muhtarın ayağının tozuyum' diyerek belirlemiş, son nefesine kadar bu istikamette yürümüş, muazzam eserleriyle bize de o istikameti göstermiştir. Onun sevgiyle yoğrulmuş diline ve anlayışına en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde olduğumuza dikkat çekerek diyorum ki; her sene aralık ayında Şeb-i Arus vesilesiyle Konya'ya geldiğimizde Hazreti Mevlana'nın manevi ikliminde yüreğimiz aydınlanır, gönlümüz ferahlar. Çünkü burada Mevlana'nın hakikate, hakkaniyete, adalete çağıran, bunun için bir ney gibi inleyen merhametli sesi duyulur.
Biz, bizi ebediyete çağıran o sese kulak vererek millet olduk, o sese gönül vererek çokluk içinde, farklılık içinde birliğin ruhuna erdik. Kesrette vahdet buradan geçecektir. Biliyoruz ki Mevlana'nın aşk mektebine tabi olanlar burada, yerlerin ve göklerin deveranına katılır.
Burada, ruhlar bedenlerden yükselir, kanatlanır ve bütün kainatla, bütün alemlerle birlikte sema eder. Burada en katı yürekler erir, burada söz yerini manaya, ebedi ahenge, musikiye bırakır.
Ölümü, Şeb-i Arus, yani düğün gecesi olarak selamlayan Hazreti Mevlana'nın manevi makamı önünde dünyanın geçici bir konak olduğunu, bir gölgelik olduğunu yüreğimizde hissederiz ve ruhlarımızın ötelere, sonsuzluğa iştiyakı artar.
Bu iklimi bugün de yaşadığımız için bir kez daha Allah'a şükrediyoruz.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, zenginin yoksulun halinden anlaması durumunda yoksulluğun hafiflediğini, acıların paylaşıldıkça azaldığını, refahın dayanışma ile kalıcı hale geldiğini belirterek, ''Dünyayı güzelleştiren çatışmalar değil dostluktur, kardeşliktir. Zor olan ittifaktır, barıştır, dayanışmadır, dostluk ve kardeşliktir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Konya Dedeman Otel'de Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi Haris Slajdziç, Avrupa Birliği üyesi bazı ülkelerin Kültür Bakanları ve Ankara büyükelçileriyle yemekte bir araya geldi.
Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başmüzekereci Egemen Bağış, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da bulunduğu yemekte yaptığı konuşmada, bugün Konya'da bir araya gelişlerinin Mevlana'nın bir eseri olduğunu belirtti.
Mevlana'yı bir kez daha rahmet ve minnetle andıklarını ifade eden Erdoğan, ''Bugün Mevlana'nın evrensel mesajları her zamankinden daha fazla önem ve anlam ifade ediyor. Tüm dünya zorlu bir süreçten geçiyor. Küreselleşme beraberinde getirdiği nimetlerle birlikte çeşitli sorunları da gündemimize taşıyor. Yoksulluk, savaşlar, çatışmalar, terör, hoşgörüsüzlük, her zamankinden daha fazla insanlığı tehdit ediyor. Son küresel krizin de gösterdiği gibi zenginler ile yoksullar arasındaki makas daha da açılıyor, uçurum büyüyor. Bu farklılık yardımlaşma ve dayanışma konusunu gündemin dışına itiyor. Bütün bu olumsuz tabloya rağmen geleceğe ilişkin çok güçlü umutlar taşıyoruz'' dedi.
Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin yaşadığı dönemde Moğol istilası nedeniyle bu coğrafyanın ciddi bir tehdit altında bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Nice kütüphanelerin yakılmasına, nice ilim adamlarının katledilmesine rağmen Mevlana ve onun gibi gönül insanları sayesinde insanlığın birikimleri dünyayı aydınlatmaya devam ediyor. 'Bulutlar ağlamasa şu yeşillikler nasıl güler' diyor Mevlana. Güneşin her batışından sonra yeniden doğacağını müjdeliyor. Her günün yeni bir gün olduğunu vurguluyor. Nitekim bütün savaşlara, sıkışmalara, yıkımlara rağmen insanlık kendisini yeniden toplamayı, yeniden doğrulmayı ve yeniden ayağa kalkmayı başardı. Zengin yoksulun halinden anlarsa yoksulluk hafifler. Acılar paylaşıldıkça azalır. Mutluluk paylaşıldıkça çoğalır. Refah, dayanışma ile kalıcı hale gelir. Dünyayı güzelleştiren çatışmalar değil dostluktur, kardeşliktir. Zor olan ittifaktır, barıştır, dayanışmadır, dostluk ve kardeşliktir.''
-AB ÜYELİK SÜRECİ-
Erdoğan, böyle bir günde gerçekleşen bu buluşmayı Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik süreci açısından son derece anlamlı bulduğunu ifade etti.
Barış, hoşgörü, uzlaşma, diyalog gibi ulvi değerler üzerine inşa edilen Avrupa Entegrasyonu'nun Mevlana'nın 13. yüzyıldan beri insanlığı aydınlatan felsefesiyle de uyumluluk gösterdiğini dile getiren Erdoğan, Mevlana'nın sevgiye dayalı öğretisi sayesinde yüzyıllardır bu coğrafyanın evrensel değerlerin adresi olduğuna dikkati çekti.
Mevlana'nın 736. Vuslat Yıl Dönümü etkinliklerinde Mevlana'nın görüşlerini güçlü bir şekilde yeniden hatırlayacaklarını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bugün, aynı zamanda Türkiye'nin Avrupa Birliği'nden müzakereler için tarih aldığı 17 Aralık 2004 gününün de 5. yıl dönümü. Bilindiği gibi 1959 yılında rahmetli Menderes döneminde yaptığımız başvurunun ardından ülkemizin Avrupa Birliği ile entegrasyon süreci de başlamıştır. Bu aradan geçen süre zarfında ülkemizin Avrupa Birliği sürecinde kayda değer bir mesafe alınamadı. 2002 yılında Hükümet olarak göreve geldiğimizde Avrupa Birliği'ni stratejik bir hedef olarak belirledik. Büyük bir kararlılık sergiledik. Bundan sonra da bu süreci aynı kararlılık içinde devam ettireceğiz. Kararlılığımız bu kadar kısa sürede Kopenhang kriterlerini karşılama noktasında önemli mesafe elde etmemizi sağladı. Yani Avrupa Birliği yolculuğu yeni bir süreç, yeni bir heyecan kazandı. Şunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum, Avrupa Birliği'ne üyelik toplumun geniş bir bölümünce temel bir hedeftir. Toplumun geniş bir kesiminin üzerinde mutabakat sağladığı temel hedeftir. Bu geniş mutabakatın bir sonucu olarak 4 yıl boyunca çok önemli mesafeler aldık. Avrupa Birliği süreci artık Türkiye'nin 81 vilayetinde konuşuluyor ve sadece Hükümet'in değil 72 milyon vatandaşımızın gündeminde öncelik arz ediyor. Görüşmelerde ilk faslın hem açılışını hem de kapanışını gerçekleştirdik. İsveç'in dönem başkanlığı sona ermeden çevre faslının da açılmasını ümit ediyoruz. Bugün Avrupa Birliği'ne her zamankinden daha yakınız. Avrupa Birliği ile bugüne kadar hiç olmadığımız kadar içiçeyiz. Türkiye'nin 5 milyon insanı AB ülkelerinde yaşamaktadır. Toplumsal mutabakatı ve reformları hız kesmeden sürdürme kararlılığındayız. 81 ilimizde vali yardımcılarından birini Avrupa Birliği'nden sorumlu hale getirerek Avrupa Birliği konusunu tabana yaymak istiyoruz.''
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirirken, bu yönde kararlı siyasi bir irade gösterirken, Avrupa Birliği tarafından verilen taahhütlerin yerine getirilmesini de beklediklerini vurgulayan Erdoğan, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki yapıcı ve kazan kazan anlayışına dayalı sürecin hiçbir gerekçesi, hiçbir engeli olamayacağını söyledi.
-MEVLANA'NIN EVRENSEL DÜŞÜNCELERİ-
UNESCO'nun, doğumunun 800. yılı sebebiyle 2007 yılını Mevlana Yılı ilan ettiğini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bunu özellikle şunun için ifade ediyorum; Mevlana'nın yüzlerce yıl öncesinden gelen ancak asla eskimeyen mesajını bugün insanlığın her zamankinden fazla muhtaç olduğunu müşaade ediyoruz. Aramızdaki kin, nefret, ırkçılık tüm bunları ortadan kaldırmamız lazım. Aşırı uçlara kaymak her zaman için büyük bir tehlike ve biz bunların tamamen karşısındayız. En hayırlısının orta yol olduğunu düşünen bir anlayış içindeyiz. Son dönemde özellikle Avrupa'da aşırı sağcı ve ırkçı hareketlerin yükselmesini de bu şekilde açıklamak mümkün. Zira Avrupa Birliği'nin temelini insanlar arasındaki kini, nefreti, husumeti bırakalım, ortak değerler etrafında birlik olalım anlayışı oluşturmaktadır. Bu coğrafyada camiler hiçbir zaman kiliselerin, sinagogların ve diğer ibadethanelerin mülkiyetine gölge düşürmemiştir. Bu coğrafyada hiçbir semavi dinin ibadet anlayışı sorgulanmamış, bundan rahatsızlık duyulmamıştır. Sevgi düşmanlığı, öfke merhameti yenmiştir. İşte bunlar Mevlana Celaleddin-i Rumi'yi ve yine onun gibi sevgiyi barışı adaleti ön plana çıkaran kişilerin kılavuzluğunda gerçekleşmiştir. Bugün İslamı terörle özdeşleştirmeye çalışanları, İslamofobiyi ve antisemitizmi körükleyenleri Mevlana'yı okumaya ve anlamaya çağırıyoruz. Aynı şekilde temel hak ve özgürlükleri referanduma sunanları, ülkesinde yaşayan vatandaşların ibadet özgürlüğünü bir tehlike olarak görenleri Mevlana'nın öğretilerini dinlemeye davet ediyorum.''
Mevlana'yı evrensel kılan anlayışın bu olduğunu belirten Erdoğan, insanlığı güzele, iyiye, doğruya yönelten her düşüncenin evrensel olduğunu ifade etti.
-MEVLANA VE GOETHE-
Erdoğan, Mevlana'nın ''İnsan insanın aynasıdır'' derken anlatmak istediğinin Goethe'nin ''İnsan, kendini sadece insanda tanır'' sözü ile anlatmak istediğinden farklı olmadığını söyledi.
Mevlana gibi ''Ne olursan ol, yine gel'' diyebilmenin, bugün daha büyük bir anlam kazandığına dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:
''Türkiye'nin Medeniyetler İttifakı gibi son derece kritik bir projeye eşbaşkanlık yapması anlamlı değil midir? Birleşmiş Milletler tarihi açısından adeta rekor bir oyla, 192 üyenin 151'inin oyuyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğine seçilmesi basite indirgenebilir mi? Artık bütün bunlardan hareketle şunu söylüyoruz; bu kararı bir an önce alabilmek için hep birlikte desteklerinizi bekliyoruz. Bu çabayı göstermek inanıyorum ki Avrupa Birliği'ni çok farklı bir coğrafyada etkin hale getirecektir ve 1,5 milyarlık İslam dünyasıyla diğer Batı dünyası, Türkiye ile adeta köprü olması sebebiyle demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak çok farklı bir kaynaşma zeminini yakalayacaktır. Bunlardan hareketle zorlu bir sınavdan geçtiğimizi biliyorum, ancak aynı yıllardan Türkiye on yıllardır bu yolunu tıkayan, gelişmesi açısından engel olan köklü meselelerini de cesaretle aşmış durumdadır. Gelecek bugünden daha iyi olacaktır. Bunu görüyorum.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kimsenin başkasına zulüm ederek adaleti tesis edemeyeceğini belirterek, ''Biz, bu anlayışla ülkemiz için de bölgemiz için de insanlık için de barış, huzur ve adalet istiyoruz. Diyoruz ki Türk milleti hiç kimsenin hukukunu çiğnememiştir, bundan sonra da çiğnemeyecektir, ama kimse de bizim hukukumuzu çiğnemesin, buna da müsaade edemeyiz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Mevlana'nın 736. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Etkinlikleri çerçevesinde Mevlana Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen Şeb-i Arus törenindeki konuşmasında, dinleyicilere ''Aziz Mevlana dostları'' şeklinde hitap etti.
Hazreti Mevlana'nın kitabında kin ve nefrete yer olmadığını, onun mefkuresinin belki de en çok da bugün insanlığın hasretini çektiği mefkure olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
''Batı dünyasının Ortaçağ'ın zifiri karanlığında olduğu bir dönemde O, insana 'aşkın aynasında kendine bakmayı' ve 'aşkla kölelikten kurtularak' özgürleşmeyi öğretti. Mevlana, 'Hak teala beni aşkın şarabından yarattı' dedi ve insana özündeki ebedi kurtuluş yolunu gösterdi.
Ebedi sevgi ve ebedi aşkın dilini onun kadar evrenselleştiren, yaradılmışların en seçkini olan insanı onun kadar yücelten, ümit kapılarını insana onun kadar açan kaç irfan sahibi var? Ferhat, Şirin için nasıl kazmayı dağa vurduysa, Mevlana da aynı manaya ermek için, aynı kaynaktan su içerek ebedi hasretini dindirmek için insanın derununa, iç alemine, kalbine yöneldi ve bizi de topluca oraya çağırdı. Bu çağrısı yüzünden, yani davet ettiği yeryüzünden geçen yüzyıllar O'nun yaymak istediği ışıktan hiçbir şey eksiltmedi, aksine o ışığı daha da artırdı. Zira, yaradılışı gereği insan ruhunun en büyük özlemi, Mesnevi'nin inleyen ney sesiyle anlattığı gibi ruhun esas sahibine, yaratıcısına duyduğu özlemdir.''
-''RENKLER, FARKLAR ONUN CÜBBESİNİN İÇİNDE KAYBOLDU''-
Başbakan Erdoğan, bütün sanatkarlar, bütün metafizik bilginleri, hikmet ve irfan peşinde olan bütün bilge kişilerin bu sırrın peşinde koştuklarını belirterek, ''Mevlana işte o aranan sırrı keşfeden, bütün büyük ruhların duyduğu o ezeli hasreti insana duyuran irfanın sahibidir. Maddeciliğin ruhları rehin aldığı çağımızın insanı da Mevlana'nın insan kalbinden çıkardığı irfana ekmek kadar, su kadar muhtaçtır. Bugün bütün dünyada sevgiyle okunmasının, sahiplenilmesinin, milyonlarca insanın Konya'da onun 'gel' çağrısına cevap vermesinin sırrı da buradadır'' diye konuştu.
Mevlana'nın, İslam yurdunun en amansız saldırılara maruz kaldığı, Moğol zulmünün Anadolu'yu kasıp kavurduğu, kaosun ümitleri kırdığı, kapıların kapandığı bir zamanda ''bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir'' diyerek istikbale doğru yeni bir kapı açtığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''O, herkesin, her insanın, her yaradılanın hakikatten nasibi olduğuna inandı ve herkese gönlünü açtı. Gönül kapısını her dem açık tuttu ve kimseyi ama kimseyi o kapıdan kovmadı, uzaklaştırmadı. İslam'ı öyle güzel yaşadı, etrafına öyle çok güzellikler, öyle çok merhamet ve sevgi yaydı ki adeta O'nu öldürmeye gelenler O'nda can buldu, ama İslam'a çeşitlilik katmadı. İslam dünyada tek İslamdır, ikinci bir İslam yoktur, önüne ve arkasına bir başka sıfat yakıştırılamaz. Çünkü bizi yaratan Allah 'inse ve cinne' seslendi. Mevlana insana 'can' diye seslendi ve 'her canın içinde bir can olduğunu' söyledi. Sadece Müslüman müderrisler, muallimler, mutasavvıflar, dervişler, talebeler ona hürmet etmedi, papazlar, hahamlar, keşişler de ona hayranlıklarını gizleyemedi. Renkler, farklar onun cübbesinin içinde kayboldu. Tıpkı Yunus gibi, Yunus da O'nun gibi... 'Dervişlik olaydı tac ile hırka, biz dahi alırdık otuza kırka' dediler.
İslam milletinin örnek bir alimi, numune bir arifi oldu. Çünkü bilge olmak yetmiyordu. Asıl bilge olmak, bilmediğini bilmekti. İşte Mevlana, bunun çizgilerini ortaya koydu. Hikmet burcunda söylediği ince sözlerle insanı bedenin arzularından kurtulup ruhun yüceliklerine ulaşmaya çağırdı. Öyle çok sevildi, öyle çok hüsnü kabul gördü ki Mevlana Celaleddin-i Rumi, ruhunu Allah'a teslim ettiğinde, vuslata erdiğinde, cenaze merasiminde on binlerce Müslüman'ın yanı sıra on binlerce de gayrı Müslim gözyaşlarıyla katıldı.
Çünkü o, büyük aşk adamıydı, çünkü o büyük aşkıyla gönüller fethetmişti ve herkes için kapılar açmış, tarihin en büyük açılımını yapmıştı.''
-''O KANDİL BUGÜN DE YOLUMUZU AYDINLATIYOR''-
Başbakan Erdoğan, Mevlana için ''İstikametinden, doğru yoldan, aşkla bağlandığı Hakk'ın yolundan öyle emindi ki kimseyi ötekileştirmemenin en güçlü çağrısını modern zamanlardan tam sekiz yüz yıl önce yaptı ve 'kim olursan ol, gel' diye herkesi hakikate çağırdı'' ifadelerini kullandı.
O'nun, hakikati kendi tekelinde zannedenler gibi asabiyete, taassuba, körü körüne inanca karşı çıktığını, gönlünü ve kollarını açabildiği kadar açtığını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
''Nefsini çiğneyebilenlerin, ruhunu yüceltebilenlerin mesleği, meşrebi, yolu yordamı hakikatin yolundaki taşları ayıklamaktır. Kendini aşmış, 'ben gelmedim kavga için/ benim işim sevgi için' diyen Yunus Emre gibi... Evet... Hangi etnik yapıdan olursa olsun, hepsine de bakışı 'yaradılanı severiz yaradandan ötürü' anlayışıyla tüm insanları sevdi. Bu yüzden yüreğinin sesi, ses geçirmez duvarları da yüzyılları da aşmış ve bugüne ulaşmıştır. Selçuklu Devleti'nden sonra 600 yıllık Osmanlı Devleti'ne de o sevgi, aşk ve ümit kapısından girilmiş, üç kıtaya yüzyıllar boyu adaletin, medeniyetin kandilleri taşınmıştır.
İftiharla söyleyelim ki o kandil bugün de yolumuzu aydınlatıyor. Bugün, bütün dünyada, insanı, insan hayatını hiçe sayan, maddeyi kutsayan, güç ve iktidarı, silahı ve parayı mutlak güç ve iktidar zanneden otoriter felsefeler bir bir insanlığın başına bela olurken Hazreti Mevlana'nın müşfik sesi dünyanın her tarafında yankılanıyor.
Bizler de tam buradan, Konya'dan dünyaya sesleniyor, tam buradan insanlığın adalet, barış ve huzur arayışına gece gündüz çalışarak katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Tabii, ülkemizden başlayarak, yüreğimizle, beraberliğimizle, kardeşliğimizi güçlendirerek bunu başlatıyor ve bunu dünyaya yaymaya çalışıyoruz.''
-''AYRIŞTIRICI VE TAHRİP EDİCİ USLUBU UZAK TUTMAK ZORUNDAYIZ''-
Başbakan Erdoğan, Sadii Şirazi'nin ''Mazlumun kurumuş dudağına söyleyin gülsün, zalimin dişleri er geç çürüyecektir'' sözlerine atıfta bulunarak, ''Öyledir, zira zulüm hiçbir zaman ebedi değildir'' diye konuştu.
Mevlana'nın yaşadığı dönemde İslam yurdunu çiğneyen Haçlı ve Moğol hükümdarlarının adlarıyla tarih sahnesinden silindiğini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ama insanı yücelten Mevlana'nın sesi bütün dünyada yankılanıyor. Herkese çağrımız; hak ve hakkaniyetten ayrılmamasıdır. Kimse başkasına zulüm ederek adaleti tesis edemez. Biz, bu anlayışla ülkemiz için de bölgemiz için de insanlık için de barış, huzur ve adalet istiyoruz. Diyoruz ki Türk milleti hiç kimsenin hukukunu çiğnememiştir, bundan sonra da çiğnemeyecektir, ama kimse de bizim hukukumuzu çiğnemesin, buna da müsaade edemeyiz.
Kimsenin yaradılıştan sahip olduğu haklara kavuşması, bizim adalet anlayışımızı yaralamaz, aksine bizi memnun eder. Şiddet, öfke, nefret, kin, husumet, tarih boyunca insanlığa keder ve gözyaşından başka bir şey getirmemiştir. Birbirimizi duymak, birbirimizi dinlemek, kelimelerimizden, kavramlarımızdan ayrıştırıcı ve tahrip edici üslubu uzak tutmak zorundayız. Buna bugün her zamankinden daha fazla muhtacız. Birlik, beraberlik ve kardeşlik değirmemine su taşımak zorundayız. Biz, Mevlana'nın evrensel mesajını dünya üzerinde egemen kılmaya, evrensel barış ve kardeşliği tesis etmeye çalışırken kendi evimizde, kendi ocağımızda da da bunu başarmak, Mevlana yurdurdana ete kemiğe bürünmüş müşahhas mesajları dünyaya iletmek durumundayız.''
Başbakan Erdoğan, Mevlana'nın 736. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Etkinlikleri çerçevesinde Mevlana Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen Şeb-i Arus törenine katıldı.
Burada yaptığı konuşmaya, ''Mevlana Hazretlerinin aziz gönüldaşları, sevgili kardeşlerim'' sözleriyle başlayan Erdoğan, bu gecenin, Şeb-i Arus, yani vuslat gecesi olduğunu söyledi.
Bu gecenin, ''Hazreti Mevlana'nın Hakka yürüdüğü, ebedi sevgiliye kavuştuğu gece olduğunu'' kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
''736 yıl sonra böyle manidar bir gecede, aşk diyarı Konya'da, Hazreti Mevlana'nın manevi huzurunda olmanın heyecanını yaşıyoruz. Sekiz asırdan beri görkemli nazarı bu topraklar üzerinde olan, ışığı bu kubbeyi, Anadolu'yu ve Rumeli'yi aydınlatan Mevlana'yı ve büyük mirasını hürmetle yad ediyoruz.
Bu müstesna gecede, gönlüyle burada olan bütün milletimizi, bütün misafirlerimizi aşkla, sevgiyle selamlıyorum.
Bugün güzel bir tevafuku da yaşıyor, 736. Vuslat Yıl Dönümü'nü, hicri yılbaşında, hicri 1431 yılının, Muharrem ayının ilk gününde idrak ediyoruz. Yeni hicri yılı da kutluyor, tüm insanlığa barış ve huzur getirmesini temenni ediyorum''
-''O AYDINLIK İSTİKAMET BİZİM DE İSTİKAMETİMİZDİR''-
Alimlerin, ariflerin ve bilginlerin izini sürmenin, ebedi hakikatin peşinden gitmek ve ebedi hakikatin izini sürmek olduğunu vurgulayan Erdoğan, alimlerin, ezeli ve ebedi hakikatlerin ve hakikat önderlerinin varisleri olduğunu dile getirdi ve onların, kendilerine tabi olanları doğru menzile götüren, doğru yolun kılavuzları olduklarını ifade etti.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Ne mutlu bize ki alimin mürekkebini şehidin kanı kadar aziz bilen bir medeniyetin mensuplarıyız. Ne mutlu bize ki Mevlana'nın aşk dolu, sevgi dolu gönlüyle aydınlattığı o yol bugün bizim de yolumuzdur ve o aydınlık istikamet bizim de istikametimizdir.
O Mevlana ki yolunu ve kılavuzunu 'ben Hazreti Muhammedi muhtarın ayağının tozuyum' diyerek belirlemiş, son nefesine kadar bu istikamette yürümüş, muazzam eserleriyle bize de o istikameti göstermiştir. Onun sevgiyle yoğrulmuş diline ve anlayışına en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde olduğumuza dikkat çekerek diyorum ki; her sene aralık ayında Şeb-i Arus vesilesiyle Konya'ya geldiğimizde Hazreti Mevlana'nın manevi ikliminde yüreğimiz aydınlanır, gönlümüz ferahlar. Çünkü burada Mevlana'nın hakikate, hakkaniyete, adalete çağıran, bunun için bir ney gibi inleyen merhametli sesi duyulur.
Biz, bizi ebediyete çağıran o sese kulak vererek millet olduk, o sese gönül vererek çokluk içinde, farklılık içinde birliğin ruhuna erdik. Kesrette vahdet buradan geçecektir. Biliyoruz ki Mevlana'nın aşk mektebine tabi olanlar burada, yerlerin ve göklerin deveranına katılır.
Burada, ruhlar bedenlerden yükselir, kanatlanır ve bütün kainatla, bütün alemlerle birlikte sema eder. Burada en katı yürekler erir, burada söz yerini manaya, ebedi ahenge, musikiye bırakır.
Ölümü, Şeb-i Arus, yani düğün gecesi olarak selamlayan Hazreti Mevlana'nın manevi makamı önünde dünyanın geçici bir konak olduğunu, bir gölgelik olduğunu yüreğimizde hissederiz ve ruhlarımızın ötelere, sonsuzluğa iştiyakı artar.
Bu iklimi bugün de yaşadığımız için bir kez daha Allah'a şükrediyoruz.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, zenginin yoksulun halinden anlaması durumunda yoksulluğun hafiflediğini, acıların paylaşıldıkça azaldığını, refahın dayanışma ile kalıcı hale geldiğini belirterek, ''Dünyayı güzelleştiren çatışmalar değil dostluktur, kardeşliktir. Zor olan ittifaktır, barıştır, dayanışmadır, dostluk ve kardeşliktir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Konya Dedeman Otel'de Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi Haris Slajdziç, Avrupa Birliği üyesi bazı ülkelerin Kültür Bakanları ve Ankara büyükelçileriyle yemekte bir araya geldi.
Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başmüzekereci Egemen Bağış, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da bulunduğu yemekte yaptığı konuşmada, bugün Konya'da bir araya gelişlerinin Mevlana'nın bir eseri olduğunu belirtti.
Mevlana'yı bir kez daha rahmet ve minnetle andıklarını ifade eden Erdoğan, ''Bugün Mevlana'nın evrensel mesajları her zamankinden daha fazla önem ve anlam ifade ediyor. Tüm dünya zorlu bir süreçten geçiyor. Küreselleşme beraberinde getirdiği nimetlerle birlikte çeşitli sorunları da gündemimize taşıyor. Yoksulluk, savaşlar, çatışmalar, terör, hoşgörüsüzlük, her zamankinden daha fazla insanlığı tehdit ediyor. Son küresel krizin de gösterdiği gibi zenginler ile yoksullar arasındaki makas daha da açılıyor, uçurum büyüyor. Bu farklılık yardımlaşma ve dayanışma konusunu gündemin dışına itiyor. Bütün bu olumsuz tabloya rağmen geleceğe ilişkin çok güçlü umutlar taşıyoruz'' dedi.
Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin yaşadığı dönemde Moğol istilası nedeniyle bu coğrafyanın ciddi bir tehdit altında bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Nice kütüphanelerin yakılmasına, nice ilim adamlarının katledilmesine rağmen Mevlana ve onun gibi gönül insanları sayesinde insanlığın birikimleri dünyayı aydınlatmaya devam ediyor. 'Bulutlar ağlamasa şu yeşillikler nasıl güler' diyor Mevlana. Güneşin her batışından sonra yeniden doğacağını müjdeliyor. Her günün yeni bir gün olduğunu vurguluyor. Nitekim bütün savaşlara, sıkışmalara, yıkımlara rağmen insanlık kendisini yeniden toplamayı, yeniden doğrulmayı ve yeniden ayağa kalkmayı başardı. Zengin yoksulun halinden anlarsa yoksulluk hafifler. Acılar paylaşıldıkça azalır. Mutluluk paylaşıldıkça çoğalır. Refah, dayanışma ile kalıcı hale gelir. Dünyayı güzelleştiren çatışmalar değil dostluktur, kardeşliktir. Zor olan ittifaktır, barıştır, dayanışmadır, dostluk ve kardeşliktir.''
-AB ÜYELİK SÜRECİ-
Erdoğan, böyle bir günde gerçekleşen bu buluşmayı Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik süreci açısından son derece anlamlı bulduğunu ifade etti.
Barış, hoşgörü, uzlaşma, diyalog gibi ulvi değerler üzerine inşa edilen Avrupa Entegrasyonu'nun Mevlana'nın 13. yüzyıldan beri insanlığı aydınlatan felsefesiyle de uyumluluk gösterdiğini dile getiren Erdoğan, Mevlana'nın sevgiye dayalı öğretisi sayesinde yüzyıllardır bu coğrafyanın evrensel değerlerin adresi olduğuna dikkati çekti.
Mevlana'nın 736. Vuslat Yıl Dönümü etkinliklerinde Mevlana'nın görüşlerini güçlü bir şekilde yeniden hatırlayacaklarını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bugün, aynı zamanda Türkiye'nin Avrupa Birliği'nden müzakereler için tarih aldığı 17 Aralık 2004 gününün de 5. yıl dönümü. Bilindiği gibi 1959 yılında rahmetli Menderes döneminde yaptığımız başvurunun ardından ülkemizin Avrupa Birliği ile entegrasyon süreci de başlamıştır. Bu aradan geçen süre zarfında ülkemizin Avrupa Birliği sürecinde kayda değer bir mesafe alınamadı. 2002 yılında Hükümet olarak göreve geldiğimizde Avrupa Birliği'ni stratejik bir hedef olarak belirledik. Büyük bir kararlılık sergiledik. Bundan sonra da bu süreci aynı kararlılık içinde devam ettireceğiz. Kararlılığımız bu kadar kısa sürede Kopenhang kriterlerini karşılama noktasında önemli mesafe elde etmemizi sağladı. Yani Avrupa Birliği yolculuğu yeni bir süreç, yeni bir heyecan kazandı. Şunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum, Avrupa Birliği'ne üyelik toplumun geniş bir bölümünce temel bir hedeftir. Toplumun geniş bir kesiminin üzerinde mutabakat sağladığı temel hedeftir. Bu geniş mutabakatın bir sonucu olarak 4 yıl boyunca çok önemli mesafeler aldık. Avrupa Birliği süreci artık Türkiye'nin 81 vilayetinde konuşuluyor ve sadece Hükümet'in değil 72 milyon vatandaşımızın gündeminde öncelik arz ediyor. Görüşmelerde ilk faslın hem açılışını hem de kapanışını gerçekleştirdik. İsveç'in dönem başkanlığı sona ermeden çevre faslının da açılmasını ümit ediyoruz. Bugün Avrupa Birliği'ne her zamankinden daha yakınız. Avrupa Birliği ile bugüne kadar hiç olmadığımız kadar içiçeyiz. Türkiye'nin 5 milyon insanı AB ülkelerinde yaşamaktadır. Toplumsal mutabakatı ve reformları hız kesmeden sürdürme kararlılığındayız. 81 ilimizde vali yardımcılarından birini Avrupa Birliği'nden sorumlu hale getirerek Avrupa Birliği konusunu tabana yaymak istiyoruz.''
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirirken, bu yönde kararlı siyasi bir irade gösterirken, Avrupa Birliği tarafından verilen taahhütlerin yerine getirilmesini de beklediklerini vurgulayan Erdoğan, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki yapıcı ve kazan kazan anlayışına dayalı sürecin hiçbir gerekçesi, hiçbir engeli olamayacağını söyledi.
-MEVLANA'NIN EVRENSEL DÜŞÜNCELERİ-
UNESCO'nun, doğumunun 800. yılı sebebiyle 2007 yılını Mevlana Yılı ilan ettiğini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bunu özellikle şunun için ifade ediyorum; Mevlana'nın yüzlerce yıl öncesinden gelen ancak asla eskimeyen mesajını bugün insanlığın her zamankinden fazla muhtaç olduğunu müşaade ediyoruz. Aramızdaki kin, nefret, ırkçılık tüm bunları ortadan kaldırmamız lazım. Aşırı uçlara kaymak her zaman için büyük bir tehlike ve biz bunların tamamen karşısındayız. En hayırlısının orta yol olduğunu düşünen bir anlayış içindeyiz. Son dönemde özellikle Avrupa'da aşırı sağcı ve ırkçı hareketlerin yükselmesini de bu şekilde açıklamak mümkün. Zira Avrupa Birliği'nin temelini insanlar arasındaki kini, nefreti, husumeti bırakalım, ortak değerler etrafında birlik olalım anlayışı oluşturmaktadır. Bu coğrafyada camiler hiçbir zaman kiliselerin, sinagogların ve diğer ibadethanelerin mülkiyetine gölge düşürmemiştir. Bu coğrafyada hiçbir semavi dinin ibadet anlayışı sorgulanmamış, bundan rahatsızlık duyulmamıştır. Sevgi düşmanlığı, öfke merhameti yenmiştir. İşte bunlar Mevlana Celaleddin-i Rumi'yi ve yine onun gibi sevgiyi barışı adaleti ön plana çıkaran kişilerin kılavuzluğunda gerçekleşmiştir. Bugün İslamı terörle özdeşleştirmeye çalışanları, İslamofobiyi ve antisemitizmi körükleyenleri Mevlana'yı okumaya ve anlamaya çağırıyoruz. Aynı şekilde temel hak ve özgürlükleri referanduma sunanları, ülkesinde yaşayan vatandaşların ibadet özgürlüğünü bir tehlike olarak görenleri Mevlana'nın öğretilerini dinlemeye davet ediyorum.''
Mevlana'yı evrensel kılan anlayışın bu olduğunu belirten Erdoğan, insanlığı güzele, iyiye, doğruya yönelten her düşüncenin evrensel olduğunu ifade etti.
-MEVLANA VE GOETHE-
Erdoğan, Mevlana'nın ''İnsan insanın aynasıdır'' derken anlatmak istediğinin Goethe'nin ''İnsan, kendini sadece insanda tanır'' sözü ile anlatmak istediğinden farklı olmadığını söyledi.
Mevlana gibi ''Ne olursan ol, yine gel'' diyebilmenin, bugün daha büyük bir anlam kazandığına dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:
''Türkiye'nin Medeniyetler İttifakı gibi son derece kritik bir projeye eşbaşkanlık yapması anlamlı değil midir? Birleşmiş Milletler tarihi açısından adeta rekor bir oyla, 192 üyenin 151'inin oyuyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğine seçilmesi basite indirgenebilir mi? Artık bütün bunlardan hareketle şunu söylüyoruz; bu kararı bir an önce alabilmek için hep birlikte desteklerinizi bekliyoruz. Bu çabayı göstermek inanıyorum ki Avrupa Birliği'ni çok farklı bir coğrafyada etkin hale getirecektir ve 1,5 milyarlık İslam dünyasıyla diğer Batı dünyası, Türkiye ile adeta köprü olması sebebiyle demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak çok farklı bir kaynaşma zeminini yakalayacaktır. Bunlardan hareketle zorlu bir sınavdan geçtiğimizi biliyorum, ancak aynı yıllardan Türkiye on yıllardır bu yolunu tıkayan, gelişmesi açısından engel olan köklü meselelerini de cesaretle aşmış durumdadır. Gelecek bugünden daha iyi olacaktır. Bunu görüyorum.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kimsenin başkasına zulüm ederek adaleti tesis edemeyeceğini belirterek, ''Biz, bu anlayışla ülkemiz için de bölgemiz için de insanlık için de barış, huzur ve adalet istiyoruz. Diyoruz ki Türk milleti hiç kimsenin hukukunu çiğnememiştir, bundan sonra da çiğnemeyecektir, ama kimse de bizim hukukumuzu çiğnemesin, buna da müsaade edemeyiz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Mevlana'nın 736. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Etkinlikleri çerçevesinde Mevlana Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen Şeb-i Arus törenindeki konuşmasında, dinleyicilere ''Aziz Mevlana dostları'' şeklinde hitap etti.
Hazreti Mevlana'nın kitabında kin ve nefrete yer olmadığını, onun mefkuresinin belki de en çok da bugün insanlığın hasretini çektiği mefkure olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
''Batı dünyasının Ortaçağ'ın zifiri karanlığında olduğu bir dönemde O, insana 'aşkın aynasında kendine bakmayı' ve 'aşkla kölelikten kurtularak' özgürleşmeyi öğretti. Mevlana, 'Hak teala beni aşkın şarabından yarattı' dedi ve insana özündeki ebedi kurtuluş yolunu gösterdi.
Ebedi sevgi ve ebedi aşkın dilini onun kadar evrenselleştiren, yaradılmışların en seçkini olan insanı onun kadar yücelten, ümit kapılarını insana onun kadar açan kaç irfan sahibi var? Ferhat, Şirin için nasıl kazmayı dağa vurduysa, Mevlana da aynı manaya ermek için, aynı kaynaktan su içerek ebedi hasretini dindirmek için insanın derununa, iç alemine, kalbine yöneldi ve bizi de topluca oraya çağırdı. Bu çağrısı yüzünden, yani davet ettiği yeryüzünden geçen yüzyıllar O'nun yaymak istediği ışıktan hiçbir şey eksiltmedi, aksine o ışığı daha da artırdı. Zira, yaradılışı gereği insan ruhunun en büyük özlemi, Mesnevi'nin inleyen ney sesiyle anlattığı gibi ruhun esas sahibine, yaratıcısına duyduğu özlemdir.''
-''RENKLER, FARKLAR ONUN CÜBBESİNİN İÇİNDE KAYBOLDU''-
Başbakan Erdoğan, bütün sanatkarlar, bütün metafizik bilginleri, hikmet ve irfan peşinde olan bütün bilge kişilerin bu sırrın peşinde koştuklarını belirterek, ''Mevlana işte o aranan sırrı keşfeden, bütün büyük ruhların duyduğu o ezeli hasreti insana duyuran irfanın sahibidir. Maddeciliğin ruhları rehin aldığı çağımızın insanı da Mevlana'nın insan kalbinden çıkardığı irfana ekmek kadar, su kadar muhtaçtır. Bugün bütün dünyada sevgiyle okunmasının, sahiplenilmesinin, milyonlarca insanın Konya'da onun 'gel' çağrısına cevap vermesinin sırrı da buradadır'' diye konuştu.
Mevlana'nın, İslam yurdunun en amansız saldırılara maruz kaldığı, Moğol zulmünün Anadolu'yu kasıp kavurduğu, kaosun ümitleri kırdığı, kapıların kapandığı bir zamanda ''bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir'' diyerek istikbale doğru yeni bir kapı açtığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''O, herkesin, her insanın, her yaradılanın hakikatten nasibi olduğuna inandı ve herkese gönlünü açtı. Gönül kapısını her dem açık tuttu ve kimseyi ama kimseyi o kapıdan kovmadı, uzaklaştırmadı. İslam'ı öyle güzel yaşadı, etrafına öyle çok güzellikler, öyle çok merhamet ve sevgi yaydı ki adeta O'nu öldürmeye gelenler O'nda can buldu, ama İslam'a çeşitlilik katmadı. İslam dünyada tek İslamdır, ikinci bir İslam yoktur, önüne ve arkasına bir başka sıfat yakıştırılamaz. Çünkü bizi yaratan Allah 'inse ve cinne' seslendi. Mevlana insana 'can' diye seslendi ve 'her canın içinde bir can olduğunu' söyledi. Sadece Müslüman müderrisler, muallimler, mutasavvıflar, dervişler, talebeler ona hürmet etmedi, papazlar, hahamlar, keşişler de ona hayranlıklarını gizleyemedi. Renkler, farklar onun cübbesinin içinde kayboldu. Tıpkı Yunus gibi, Yunus da O'nun gibi... 'Dervişlik olaydı tac ile hırka, biz dahi alırdık otuza kırka' dediler.
İslam milletinin örnek bir alimi, numune bir arifi oldu. Çünkü bilge olmak yetmiyordu. Asıl bilge olmak, bilmediğini bilmekti. İşte Mevlana, bunun çizgilerini ortaya koydu. Hikmet burcunda söylediği ince sözlerle insanı bedenin arzularından kurtulup ruhun yüceliklerine ulaşmaya çağırdı. Öyle çok sevildi, öyle çok hüsnü kabul gördü ki Mevlana Celaleddin-i Rumi, ruhunu Allah'a teslim ettiğinde, vuslata erdiğinde, cenaze merasiminde on binlerce Müslüman'ın yanı sıra on binlerce de gayrı Müslim gözyaşlarıyla katıldı.
Çünkü o, büyük aşk adamıydı, çünkü o büyük aşkıyla gönüller fethetmişti ve herkes için kapılar açmış, tarihin en büyük açılımını yapmıştı.''
-''O KANDİL BUGÜN DE YOLUMUZU AYDINLATIYOR''-
Başbakan Erdoğan, Mevlana için ''İstikametinden, doğru yoldan, aşkla bağlandığı Hakk'ın yolundan öyle emindi ki kimseyi ötekileştirmemenin en güçlü çağrısını modern zamanlardan tam sekiz yüz yıl önce yaptı ve 'kim olursan ol, gel' diye herkesi hakikate çağırdı'' ifadelerini kullandı.
O'nun, hakikati kendi tekelinde zannedenler gibi asabiyete, taassuba, körü körüne inanca karşı çıktığını, gönlünü ve kollarını açabildiği kadar açtığını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
''Nefsini çiğneyebilenlerin, ruhunu yüceltebilenlerin mesleği, meşrebi, yolu yordamı hakikatin yolundaki taşları ayıklamaktır. Kendini aşmış, 'ben gelmedim kavga için/ benim işim sevgi için' diyen Yunus Emre gibi... Evet... Hangi etnik yapıdan olursa olsun, hepsine de bakışı 'yaradılanı severiz yaradandan ötürü' anlayışıyla tüm insanları sevdi. Bu yüzden yüreğinin sesi, ses geçirmez duvarları da yüzyılları da aşmış ve bugüne ulaşmıştır. Selçuklu Devleti'nden sonra 600 yıllık Osmanlı Devleti'ne de o sevgi, aşk ve ümit kapısından girilmiş, üç kıtaya yüzyıllar boyu adaletin, medeniyetin kandilleri taşınmıştır.
İftiharla söyleyelim ki o kandil bugün de yolumuzu aydınlatıyor. Bugün, bütün dünyada, insanı, insan hayatını hiçe sayan, maddeyi kutsayan, güç ve iktidarı, silahı ve parayı mutlak güç ve iktidar zanneden otoriter felsefeler bir bir insanlığın başına bela olurken Hazreti Mevlana'nın müşfik sesi dünyanın her tarafında yankılanıyor.
Bizler de tam buradan, Konya'dan dünyaya sesleniyor, tam buradan insanlığın adalet, barış ve huzur arayışına gece gündüz çalışarak katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Tabii, ülkemizden başlayarak, yüreğimizle, beraberliğimizle, kardeşliğimizi güçlendirerek bunu başlatıyor ve bunu dünyaya yaymaya çalışıyoruz.''
-''AYRIŞTIRICI VE TAHRİP EDİCİ USLUBU UZAK TUTMAK ZORUNDAYIZ''-
Başbakan Erdoğan, Sadii Şirazi'nin ''Mazlumun kurumuş dudağına söyleyin gülsün, zalimin dişleri er geç çürüyecektir'' sözlerine atıfta bulunarak, ''Öyledir, zira zulüm hiçbir zaman ebedi değildir'' diye konuştu.
Mevlana'nın yaşadığı dönemde İslam yurdunu çiğneyen Haçlı ve Moğol hükümdarlarının adlarıyla tarih sahnesinden silindiğini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ama insanı yücelten Mevlana'nın sesi bütün dünyada yankılanıyor. Herkese çağrımız; hak ve hakkaniyetten ayrılmamasıdır. Kimse başkasına zulüm ederek adaleti tesis edemez. Biz, bu anlayışla ülkemiz için de bölgemiz için de insanlık için de barış, huzur ve adalet istiyoruz. Diyoruz ki Türk milleti hiç kimsenin hukukunu çiğnememiştir, bundan sonra da çiğnemeyecektir, ama kimse de bizim hukukumuzu çiğnemesin, buna da müsaade edemeyiz.
Kimsenin yaradılıştan sahip olduğu haklara kavuşması, bizim adalet anlayışımızı yaralamaz, aksine bizi memnun eder. Şiddet, öfke, nefret, kin, husumet, tarih boyunca insanlığa keder ve gözyaşından başka bir şey getirmemiştir. Birbirimizi duymak, birbirimizi dinlemek, kelimelerimizden, kavramlarımızdan ayrıştırıcı ve tahrip edici üslubu uzak tutmak zorundayız. Buna bugün her zamankinden daha fazla muhtacız. Birlik, beraberlik ve kardeşlik değirmemine su taşımak zorundayız. Biz, Mevlana'nın evrensel mesajını dünya üzerinde egemen kılmaya, evrensel barış ve kardeşliği tesis etmeye çalışırken kendi evimizde, kendi ocağımızda da da bunu başarmak, Mevlana yurdurdana ete kemiğe bürünmüş müşahhas mesajları dünyaya iletmek durumundayız.''
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
İSMET KÖKBUDAKGölbaşı Belediye Meclis Üyesi İsmet Kökbudak’tan Şehit ve Gazi Yakınlarına Destek Önergesi
AHMET ÖZBEKAhmet Özbek Gölbaşı Belediye Meclisi’nde işten çıkarılan işçiler hakkında dile getirdiği iddialar, belediye personel politikalarına ve işten çıkarmalarla ilgili alınan kararlara dair önemli soruları gündeme taşıyor.
Gölbaşı Belediyesi’nde İşçi Kıyımı: Meclis Üyeleri Sessiz mi Kalacak?Gölbaşı Belediyesi'nde son dönemde yaşanan işten çıkarmalar ve işçi kıyımları, ilçede büyük bir infiale yol açarken, belediye meclis üyelerinin bu duruma karşı nasıl bir tavır alacakları merak konusu oldu.
Tüm Hakları Saklıdır © 2008 Gölbaşı Taraf | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0312 484 23 84 0541 200 20 19 0533 966 12 89 | Faks : 485 04 53 | Haber Yazılımı: CM Bilişim
Tel : 0312 484 23 84 0541 200 20 19 0533 966 12 89 | Faks : 485 04 53 | Haber Yazılımı: CM Bilişim